25 Mart 2018 Pazar

Karabasan - Wulf Dorn



Benim sadık yarım Kindle'dır dediğim şu günlerde oldukça övülen ve benim de uzun zamandır merak ettiğim bir yazar olan Wulf Dorn ile sonunda tanışabildim. Tanışmasa mıydım?

Öncelikle Metro 2033'e değinmek istiyorum alakaya maydonoz değil merak etmeyin. Bilmeyenler için Metro 2033 öyle vurdulu kırdılı bir kitap değildir. Psikolojik bir tarafı vardır ve sizi sürekli gerek kaotik ortamla birlikte kitabın o psikolojik unsurlarıdır. O unsurlar sizi gerdikçe gerer ve çok hareketli bir kitap olmasa da mükemmel bir tat bırakan enfes bir romana dönüşür.

E elimizde de psikolojik gerilim konusunda usta diye duyduğum bir yazarın kitabı var ondan bahsettim Metro'dan. Birazdan yine oraya döneriz şimdi konuya ufak bi değineyim.

Simon isimli yanılmıyorsam 16 yaşlarındaki baş karakterimiz vahim bir kazada ailesini kaybetmiş, annesi ve babasıyla birlikte geçirdiği kazada ailesi gözünün önünde cayır cayır yanmış ama Simon kurtulmuştur. Psikolojik tedavi gören kahramanımız klinikten ayrılıp yine yanılmıyorsam halası ya da teyzesinin evine yaşamaya gider. Kitabımızın ismiyle de bağlantılı şekilde rüyasında sürekli kabuslar görür falan filan.

Şimdi efenim şu yüzden Metro'ya bağladım, öyle güzel bir psikolojik yönü vardı ki gerçekten çok sağlam bir atmosfer oluşturup sizi her adımında geriyordu. Peki psikolojik gerilim yazarı abimizin kitabı öyle mi?

Şöyle söyleyeyim kitabın %70'lik kısmı boş. Simon'ın sürekli "Ay rüyamda kurt gördüm ay çok korktum sürekli kaza gününü görüyorum bir de açamadığım ve gizemi temsil eden bir kapı var acaba neykine?." şeyleriyle uğraşıyoruz. Ve bu psikolojik yön o kadar boş ki üstümüzde bizi hikayeye sürükleyecek en ufak bir yanı yok. Gerçekten yok. Tamamen bomboş sayfalardan ibaret. %70-%90 arası hafiften olaylar olmaya başlıyor onda da zaten yazar gözünüze soka soka bir şey yaptığını sanıyor ama beceremiyor. Son %10'luk kısmı biraz iyi diyebilirim ama 40 sayfa için de 360 sayfa boş geçirilmez arkadaş.Tabii bundan son kısmı "muhteşem" olgusu çıkmasın işte geri kalana göre biraz daha elle tutulur o kadar. Kötünün iyisi derler ya o işte. Kurgu o kadar zayıf ki çok şaşırdım uzun
zamandır merak ettiğim bir yazarın böyle saçma bir hikaye oluşturmasına. Aslında çok güzel bir kitap çıkabilirdi ama bize "kapı" diye sunulan gizemi bile merak etmiyoruz o derece boş kalıyor.

Wulf Dorn'un daha iyi kitapları da var diyeceksiniz belki ama elimde Karabasan ve Fobi ebook olarak bulunduğu için şuan bu ikisini okuma imkanım var. Bir de iş güç ve mülakat telaşı arasında vakit ayırabilirsem epub haline getirip okuma imkanı belki bulacağım "Oyunbaz" var. Şuan bu yazara bakışım oldukça olumsuz ve amatörce olduğu yönünde.

 Olur da daha iyi kitaplarına epub olarak sahipseniz ya da "Biz sana basılmışını yollayalım oku ya nolacak!" derseniz sağ taraftan ulaşabilirsiniz gençler. Şimdilik hoşçakalın.

Puan: 4/10 

17 Mart 2018 Cumartesi

Dönüş - Robert Charles Wilson



Uzun zaman oldu...

3 yıl gibi bir süre kitap yorumu yazmayı bırakmıştım ve pek az kitap okudum bu süreçte. Okul vs gibi etkenler etkili olmuştu bunda. Biraz da hevesim kaçmıştı açıkçası. Ama yeniden buralardayım.

Blog'u genel olarak incelerseniz fantastik-bilimkurgu ağırlıklı okuduğumu farketmişsinizdir. Dönüş kitabının kapağını ilk gördüğümde içimde bir kıpırtı oluştu. Uzun süredir ayrı kaldığım kitaplara yeniden başlama hevesi doğurdu açıkçası bende. Konusunu da araştırmamıştım halbuki. Gel zaman git zaman bu kitabı da biraz uzun sürede okudum açıkçası. İşe gidiş gelişlerde uykusuz halde elime Kindle almayı gözümün kestiği zamanlara yayarak okudum. Son 2 saatlik kısmı hariç tabii.


Dönüş yapısal olarak insanı oldukça içine çekebilen bir kitap arkadaşlar bakmayın benim uykusuz vakitlerimde çok okumadığıma. Öyle bir kitap ki içindeki "flashback"lerle iki ayrı kitabı, açacak olursak bir serinin iki kitabının tek potada eritilip flashbackler ile iki ayrı heyecanı sunduğu bir kitabı tutuyoruz elimizde. Kitabın bazı bölümleri hikayenin şimdiki zamanını aktarırken bazı bölümleri ileri tarihli ve anlam veremediğimiz bambaşka bir koşuşturmacayı içeriyor. Dolayısıyla bu size iki ayrı kitabın farklı heyecan ve merak unsurlarının peşinde koştuğunuz iki kitapmış gibi geliyor.

Hikayeden çok değil, birazcık bahsedelim değil mi?

Bu yazıyı okurken o güzel semadaki yıldızların bir anda kaybolduğunu düşünün. Varolan yıldızların bir anda kaybolduğunu. Ne düşünürdünüz? Panik olur muydunuz?

Hikayemiz 3 çocuğun olağan yaşantısını sürdürürken bir gece yıldızları son kez görüşünü ve devamında olanları konu ediniyor. Öyle ki bu kayboluş kitapta bize adı insanlar tarafından ne oldukları veya olup olmadıklarını dahi kestiremediğimiz "Varsayımsallar" nedeniyle dünyamızın bir kabuk içine alındığı, bizlere sahte ve bomboş bir gökyüzü, bunun yanında sahte bir güneşin sunulduğu bir kayboluş. Dünya bilmediğimiz bir sebeple ve bilmediğimiz varlıkların kabuğuyla çevriliyor. Bu kabuk öyle bir kabuk ki atmosferden araştırma amaçlı atılan roketleri (Elon'a selam olsun) seçip dışarı çıkışına izin verirken diğer şeyler bunun dışında kalıyor.

Ve gelelim hikayenin en güzel kısmına (korkmayın korkmayın bunlar kitabın hemen başlarından ve sadece sizin kitaba olan hevesinizi tetikleyecek bilgiler);

Farkediyoruz ki attığımız roketler çok kısa bir sürede hemencecik dünyaya geri dönüyor ama bu dönüşlerinde kaydettikleri veriler binlerce yıllık bir sürecin verileri. Farkediyoruz ki dünyada geçirdiğimiz 1 gün, kabuğumuzun dışında belki de bin yıllık bir süreye tekabül ediyor. Peki yaşlanan ve gittikçe ömrünün sonuna doğru adım adım giden güneş, bu kısacık ömrümüzde bu kadar hızlı
yaşlanmaya devam eder ve ömrünü tamamlamaya yaklaşırsa?


Bu kitap öyle bir kitap ki sürekli aklınızda soru işaretleriyle dolaşıyorsunuz. Bir geleceğe gidip olan hengameye anlam kazandırmaya çalışırken bir yandan da bugüne dönüp Varsayımsalların sırrını çözmeye çalışıyoruz. Onların bize sunduğu bu kabuğun avantaj ve dezavantajlarını kullanıp insanoğlunun neler yapabileceğine şahit oluyoruz.

Özetle dostlarım eğer ki bir bilimkurgu hayranıysanız bu kitap aradığınız kitap. İthaki devam kitapları olan Spin ve Vortex'i de yakın zamanda dilimize kazandıracakken hemen bu kitabı alıp okumaya başlayın derim.

Ve gece gökyüzüne bakarken onların kaybolduğu bir dünyayı hayal edin...


Puan: 8.5

4 Mart 2018 Pazar

Çok Yakında!!!

3 senedir ayrı kaldığım kitap dünyasına kaldığım yerden devam edeceğim. Çok yakında yeni bir kitap incelememizde görüşmek üzere...


6 Ağustos 2015 Perşembe

Steelheart - Brandon Sanderson


Sıkıntıdan gebermek üzereyken bari başlayayım diye düşünerek başladığım bir kitap oldu. Sanderson kitaplarına sahip olduğum ama henüz başlama fırsatı yakalayamadığım bir yazardı. Bu kitap da İzmir kitap fuarından taa Konya'ya hediye gelince arkadaşımın hediyesine de öncelik verdim diğer kitapları arasından.

Aslında yapı bakımından yabancı olduğumuz şeyler yok bu kitapta (yeterince yok ya da). Calamity isimli bir yıldızın belirmesiyle sıradan bazı insanların kendine özgü özellikler ve zayıf noktaları olan "epiklere" dönüşmesinden sonrasını konu ediniyor. Konudan kitabın hemen başında öğreneceğiniz kadarıyla bahsedecek olursak;

Başkahramanımız 8 yaşındayken babası bir yüksek epik olan Newchago imparayoru Steelheart'ı öldürmek için intikam yemini etmiş 18 yaşında sıradan bir çocuk olan David. Epikler "kötü" kahramanlar arkadaşlar. Sahip oldukları güç bir şekilde egolarını pışpışlayıp her biri insanları küçük gören, bahanesiz öldürmekten çekinmeyen süper kahramanlar.

Tabii ortada bir kötü faktörü ve ezilen insan faktörü olunca bir direnişçi grubu olması da kaçınılmaz. David ve direnişçi grubun hikayesini görüyoruz bu kitapta. Distopya severler eminim çok beğenecektir.

Brandon Sanderson'ın kurgu anlayışını beğendim. Hikayeyi sunuş biçimiyle kurgu resmen akıyor. Kitabı çok kısa bir sürede bitirebildim ki blogun halinden belli olacağı üzere kurak günler yaşıyorum.

Steelheart "The Reckoners" isimli serinin ilk kitabı. Seri 3 kitap olarak planlanmış. Son kitap henüz çıkmamış ve Firefight isimli ikinci kitabı çok yakın bir zamanda ülkemizde Türkçe olarak satışa sunulacak. Planlanan 3 kitaba ek bir de ilk iki kitap arasındaki zaman dilimini konu alan Mitosis isimli bir de kısa hikaye barındırıyor seri.

Umarım serinin ikinci kitabı planlanan zaman diliminden sapmaz da zamanında çıkıp biran önce raflarda yerini alır.

8.5/10

14 Temmuz 2015 Salı

ŞE7T4N - Joe Hill



Arkadaşlar merhaba

Bir süredir kayıplardaydım ama bugün yeni bir yorumla buradayım.

Öncelikle Joe Hill kimdir, necidir ? 

Bu amca Stephen King'in büyük oğlu ama babasının şöhretinden nemalanıyor denmesin diye Joseph Hillstrom King adı yerine Joe Hill'i tercih ediyor. E ben de bu adamın King'in oğlu olduğunu duyunca kitaba başlama kararı aldım.

Konudan ufacık bahsedecek olursak kendi totemlerini kullanarak düşünce yolları oluşturabilen bazı özel insanların olduğu dünyamızda Manx isimli sadistimizin Ş7T4N plakalı  Rolls Royce Wraith model arabasıyla küçük çocukları her günün noel günü olduğu, çocukların mutlu mesut yaşayacakları, kendi düşünce yollarıyla oluşturduğu Noelistan'a kaçırdığı, ve yine bisikletini kullanarak özel köprüsünden geçerek kayıp şeylere ulaşmayı başaran baş karakterimizin yollarının kesişmesiyle ortaya çıkan güzel, uzun bir serüven. 600 sayfanın üstünde cüssesine rağmen birkaç günde rahatça bitirilebilir.

Konu noel ve çocuklar olunca akla sevimli bir dünya geliyor ama Joe Hill oldukça iğrenç (kalite bakımından değil anladınız siz) bir kurgu yaratmayı başarmış arkadaşlar. Birçok yan hikayecik ve karakterin de geçtiği romanda karakterleri başkarakter dışında başarılı buldum. Başkarakter biraz yapay kaçmış sanki. Karakterimizin çocukluk dönemlerinde bu göze çarpmazken büyümüş halini gördüğünüzde siz de bana hak vereceksiniz. 

Klişeler yok mu ? Dibine kadar var.

Joe Hill +9 korku filmi itemi olan "korkunç küçük kız" kavramını bolca önümüze sürmüş bu kitapta. Bunun yanında ilk defa karşılaştığım bölüm bitimlerinin bir kısmında heyecan yaratmak adına cümleyi yarıda kesme olayı da garip geldi.

Bunun dışında Noelistan ve içindeki çocuklar, o sadist dünya ve o soğuk kanlı, hiç de masum olmayan çocuklar kesinlikle okunmaya değer. Ben romanı genel anlamda
başarılı buldum ve ben sana bu adamın diğer iki kitabı olan "Kadife Kutudaki Hayalet" ve "Boynuzlar" kitaplarını ulaştırırım, satarım, oku yolla yabancı değilsin diyen arkadaşlar olursa sağ taraftaki iletişim formundan bana ulaşabilirlerse çok sevinirim.


Puan: 8.5/10

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Sessizliğin Müziği - Patrick Rothfuss


  Çook uzun zamandır yoktum çünkü canım kitap okumak istemedi. İki kitaba başladım ve devamını getirmeden bıraktım. Baktım olmuyor zorlamayım dedim. Ama bugün çok uzun zamandır heyecanla çıkmasını beklediğim bir kitap elime ulaştı. Madem çok uzun zamandır çıkmasını bekliyordum neden daha önce almadım ? Kitaplarla o kadar ilgisizdim ki İzmir kitap fuarından kulak kanseri olma riskine göğüs gererek canlı yayın yapan Esma (tanımazsınız) olmasa kitabın varlığını bile unutmuştum. Aslında öyle kalsa da olurmuş. Bana standdaki kitapları sayarken söylediği "Sessizliğin Müziği" anında kafama dank etti ve o gün sipariş etmiştim.

  Donanımhaberde sanırım yaklaşık 3 yıldır Kral Katili Güncesi serisinin reklamını yapıp sayısız kişinin bu seriyi tanımasını (artık bıkmasını) sağladım diyebilirim. Ne mutlu ki birçok kişi de edinip sevdi ve bunu belirtti. Ama Patrick bu kitabıyla beni gerçekten üzdü. KKG okumadıysanız zaten bu kitapla işiniz yok ama KKG okuduysanız bile aslında bu kitapla pek işiniz yok. Ha güzel yönü yok muydu ? Vardı tabi ondan da bahsederiz ama önce bu kitap neden kötü ?

  Arkadaşla bu kitapla Auri'nin Auri oluş hikayesini öğreneceğini sananlarınız varsa (bkz:ben) maalesef yok öyle bir dünya. Auri'nin günlük yaşayışından birkaç günü anlatan birnevi 3. ağızdan yazılma bir günlük diyebilirim. Kvothe ile tanışık olduğu zamanda geçiyor bu birkaç gün. Auri'nin karakterini, düşünme şeklini kavramamız açısından tamam güzel. Auri'nin ne kadar takıntılı bir zırdeli olduğunu daha iyi görebiliyoruz. Ama kitapta hikaye olmaya değecek bir şey yok. Aslında yazar bunu önsöz ve kapanışta belirtmiş. Kitabı yayınlatmak için yayıncıya göndereceğinde bile utanarak göndermiş zira o da farkında bunun bir hikaye olmadığının. Ama neticede sevilmiş ve yayımlanmış. Arkasında da Patrick Rothfuss gibi bir yazar olunca tabii ki yayımlanacak. Ama gerçekten bomboş bir kitap. Aurinin "şey"lerine olan aşırı tutkusu ve onlara adeta bir sevgili gibi davranışı korkutucu. 

  Aslında yazar "dünyayı farklı görme" kısmı ve "isimler (sanırım isimler diye geçiyordu değil mi ?)"in önemini bize derin bir şekilde kavratmak için böyle bir yola başvurmuş sanırım. "Rüzgarın Adı"nı hepimiz biliyoruz ve isimlerin öneminin de farkındayız. Ama sadece bunun üstüne bir kitap yazıp herkesin merak ettiği Auri karakterinin geçmişi veya Kvothe'ye olan bağlılığının nedenini göremememiz gerçekten çok saçmaydı. Kitapta hiçbir şey olmaması zaten saçmaydı. Bu bir kitap olabilir mi onu zaten anlayamadım da. 

  Benim gibi bir KKG hastasını bu derece hayal kırıklığına uğratabileceğini bilmiyordum yazarın ama umarım ishal falan olur ne diyeyim ölmesin KKG 3 çıkana kadar.

  Ha bahsetmeden geçmeyelim kitapta mükemmel illüstrasyonlar var. Oldukça sık bir şekilde kullanılmış kitabı daha çekilebilir kılan güzel detaylardandı. Ayrıca kapak zaten mükemmel bir tasarıma sahip, sadece görsel zevk için bile alınıp baş köşeye konulabilir.

3/10 (1 puan kapak,1 puan illüstrasyon,1 puan Auri'nin ruh halini kavramamızı sağladığı için)

21 Şubat 2015 Cumartesi

Golem ve Cin - Helene Wecker



Arkadaşlar merhaba

Helena Wecker'in ilk ve ilginç bir kitabı hakkında birkaç bir şey yazmadan önce kitabın baskısından şikayetleneyim biraz. Ben bu kitabı ilk aldığımda kenarları kalkmış bir vaziyette gelmişti ve ben iade edip yenisini almıştım. Yeni kitap oldukça temiz geldi ve ben de oldukça temiz okudum ama bunun da yanları kalktı. Kapağını sanırım özensiz basmışlar ve yanlardan kalkıyor okurken dikkat etmenizi öneririm. Zaten yapısı korsan bir kitabı da andırıyor ama dediğim gibi kapak baskısının kalitesizliğinden.

Neyse gelelim kitaba.
Hadi "cin" bizim cin (evet sihirli halı uçuranlardan değil islam mitindeki cin) ama nedir bu "golem"
diye merak eden belki vardır. Kimi oyun, dizi ve filmlere konu olsa da bilmeyenleriniz için golem yahudi kültüründe sahibini koruması ve ona hizmet etmesi için insanlarca kilden yapılan bir varlık. Sahibinin düşüncelerini dahi hissederek daha o ağzını açmadan anında sahibini rahat ettirip korumak için harekete geçen yarım akıllı iradesiz bir "bodyguard" diyebiliriz.
Amaa bizim golem öyle değil. Hikaye detaylarına girmeden kitabın hemen başında göreceğiniz birkaç şeyle açıklarsak bizim golem bir arkadaşa "eş" olması için o arkadaşın istekleri doğrultusunda iffet, zeka, merak gibi özellikleri olan, insandan ayırt edilemeyen bir golem.

Cin dedik ondan da bahsedecek olursak bildiğimiz cin işte. Çeşitli hayvan (insan da tabii) formlarına bürünebilen, rüyalara girebilen güçlü ırklardan bir cin amma velakin insan formuna hapsedilen bir cin.

Kitap da bu iki farklı kültürleri temsil eden iki varlığın aralarındaki o belli belirsiz aşkı ve iki apayrı varlığın insan gibi davranma süreçlerini anlatıyor. Tabii hikaye bununla bitmiyor pek çok yerden dallanıp budaklanan güzel bir kurgusu var.

Kitap herkesin kesinlikle seveceği bir kitap "değil" arkadaşlar zira romanın büyük kısmını karakterler ve onların sosyal etkileşimleri oluşturuyor. Karakterlerin büyük kısmının hayat hikayelerini tek tek uzun uzun okuyoruz ve bu bana garip bir şekilde sıkıcı gelmedi. Bilhassa karakterlerin geçmişlerindeki gizemleri görmek için o karakterin geçmişine gittiğimiz bir sonraki bölüm gelene kadar sabırsızlıkla kitabı okuduğumu söyleyebilirim. Tek tek birçok karakterin hikayelerini okumak bu kitap için konuşacak olursak oldukça zevkli ve merak uyandırıcı olmuş.
Tabii dediğim gibi herkesin sevebileceği bir kitap. Türe meraklı olmayan ve aksiyon sevdalısı arkadaşlar için kitap sıkıcı gelebilir ama türe aşina ve aksiyon beklentisi olmayan arkadaşların bu kitabı zevkle okuyacağını tahmin ediyorum. Kurgu gerçekten çok ilginç ve Yahudi kültürüyle ilgili öğrendiklerimiz de oldukça ilgi çekici. İslam-Yahudi mitlerindeki varlıklar çok güzel bir şekilde harmanlanmış bir kurguyla sunuluyor.

Helena Wecker'in artık bir takipçisi olacağım ve çıkaracağı yeni kitapları dört gözle bekleyeceğim.

9/10